14 Temmuz 2015 Salı

Robot

Günümüz köleliğinin teknolojik tanımı:
"Kendi anlamını kendince belirleyip yol almaya tutsak bırakılana robot derim ben."

Bu sadece insanı robot yapmakla kalmaz,
İnsanı süresi belli olmayacak,
Belki de hiç farkında bile olmadan ölüp gideceği bir esarete mahkum edebilir.
Geçmişin köleliğine rahmet okutabilir.

İnsanın ayağında prangalar ya da elinde kelepçeler olsa, 
Tüm bunlar seni tutsak ederken bir yandan da sana köleliğini hatırlatır aslında!! 
Güzel bir şey! 
Ve seni fiziksel olarak uyarır. 
Bu da iyi.
Soğuk demir tenine değer, alışsan da oradadır, ağırlığı vardır. 
Materyal gerçektir!
Senin parçan değildir.
Böyle olması güzel!
Köle olduğunu sana hatırlatır.

Ancak düşünce öyle mi?
Aklına geldi mi insan hemen sahiplenir hele de parıltılı bir şeylerse.
Kulağa hoş geliyorsa, şiirselse yani...
Etkiliyorsa dinleyenleri...
Bir de mantıklıysa...
Kimse elinden alamaz artık o düşünceyi.
Çocuğu gibi görür insan...
Sahiplenir de sahiplenir.

İnsanın çocuğundan ne beklentisi olur?
Olmaz.
Anca üzerine titrer sevgiyle bakar.

Peki, düşünceyi çocuğu yerine koymaya ne hakkı var?

Bazen de;
Büyür gider ideolloji diye koca topluluklara seslenir...

Peki köle olduğunu sana hatırlatacak olan şey nedir?
Yani bugün.
Kendi düşüncelerinin kölesi olduğun sana hatırlatacak neler var?

Düşünce ile aşk yaşamak tehlikeli!!
Düşünce teknik iş.
Laf olsun diye uğraşmak,
Aklı köleleştirmez mi?
Ortaya bir şeyler çıkarttığı materyal bir gerçekliğe işaret ettiği kadar var olmalı...
Sokrat hastalığı...

Tanrıya ulaşacaksan, bunun yolu düşünce mi?
Her gördüğün çivi olmayabilir..
Elindekinin kölesi olmamak lazım.
Aklımda bir şey varsa onu anlatmak için yazarım.
Yazı çıktığında yazı kalır. 
Düşünce bağlayıcı olamaz, çıktılar değerdir.
Çıktı her ne ise işte... 
Çıktılar o zaman ne olduğumu gösterir bana.
Çıktılar ve çıktıların var ettikleri, değiştirdikleri.

Bunlar yeterlidir.
O kadar daha fazlası değil,

Dem kalmadıysa, çay'i zorlasan da olmaz.
Bardak dolsa da içtiğin çay olmaz.

Sadece bakmasını bilmek lazım.
İzlemesini, takip, etmesini, iyi yaşamasını.

Düşünce bağlayıcı oluyorsa, esas o zaman durup yeniden düşünmek lazım.

Şahsına münhasırdır anlayacağınız...
Çok takılmamak esas. 
Esinlenmek kafi, kendine bakmak şart.

Yaşamak çok şey içerir.
Düşünce bunlardan en bayat olanı... 
En ruhsuzu...

İnsan yakınındakileri sevdiği kadar vardır, onlarla kurduğu iletişimle.
Çevre kaderdir. Yani coğrafya...
Her kaderse bizim onu sevip büyüttüğümüz kadar.
Kıymet bilmek esas. 
Savrulmamak isteyen yanındakilerin kıymetini bilecek.

Savrulmamak lazım.
Post-modern zamanlar, değerler üzerinden verilen savaş!!
Ülke harap pitap.
Hatta dünya.
Varlık içinde yok.

Şöhretin de gelirken götürdükleri var demek ki.
Çözemeyeceği ne olabilir?
Demek ki var...

Hak edilmiş bir savruluş mu bu?
Bilmiyorum olabilir...
Geçmişin yan gelip yatmışlığı, anlamamışlığı 
Olabilir çok şey pas geçilmiş bu kültürde, insanımızda.

Görünen o ki bedel ödetilecek, kaşış yok...
Hepimiz minimumla kurtarma derdindeyiz.
Her ne olursa,
Azdan az çoktan çok gidecek...
Kimi canı kimi parasıyla ödeyecek...

Ve herkes kendine sevdiklerine yapacak her ne yapacaksa.
Herkesin elinde kendinin ve sevdiklerinin ipi.
Vicdan sahibi olmayanların arasında kalanların
Vay haline.

İyi ya da kötü.
"Egosuz" anlamak şart.
"Gurur" yapmamak şart.
"Kibirlenmemek" şart.
Anlamak için düşünmek, karşındakini anlamak şart.

Yanlışta ısrar savurur...
Sorumsuzluk savurur...

Yanlışın düzeltilmediği kullanıldığı,
Hemen hemen her şeyin sana yanlış yaptırmaya çalıştığı...
Post-modern zamanlar bunlar...

Bu durumdan kaçış yok!!
Sistem mekaniğini tasarlayanların kararı bu...
Uzun hikaye.
Öfkeye kırıp dökmeye de gerek yok.
Bu durum, günümüzdeki hayatın ta kendisi.

Umutsuz yani, ideolojik umutsuz...
Umut var ama umut olan aslında umut değil!

İlgilenelim, değer verilecek şeyleri gözden geçirelim.
İlmek ilmek örülmesi lazım 
Her şeyin yeni baştan...

Zaman alır, 
Bir anda kazanç da yok.

Emek vermek lazım sıfırdan.

Kazanmak zaman alır,
Kaybetmek bir anda...

Sevenleri sevdiklerimizi yakın etmek lazım.
Doğrudan kişiyi anlamak lazım. 
Gerisi gelir...

Savrulmanın düşünsel boyutlarından fiziksel boyutlarına geçilecektir.
Süreçler sert ilerliyor.
Işık yok dünyada.
Parıldıyor ancak aydınlatmıyor.
Cilalı her şey..
Beş para etmez yani.

Yaşamla ölüm, doğru anlamanın ince sınırında...
Trajedi...

Oğlunun beline tabancayı koymadan önce düşünmeliydi Bursa'lı mobilyacı.
http://www.milliyet.com.tr/akilalmaz-herkesin-onunde-gelip-gundem-2087169/
Yani hesap etmeliydi, bu çocuk ya bununla birisini öldürmeye yeltenir de öldürürse?

Bunu düşünememiş adam neyi düşünse boş!

Çocuğunu koruyacak şeyi ıskalamış...
Korur sanmış ama olabilecekleri anlamamış...
Silahın ne olup ne olmadığını anlamamış...

"Süngü ile her şeyi yapabilirsiniz; fakat tek bir şey yapamazsınız, üstüne oturamazsınız.'' - Napoleon Bonaparte

Adam akıllı düşünmemiş...
Düşünüyorum sanırken düşünmemiş...
Gücü yanlış yerde görmüş yeterince kafa yormamış
Hayatı da ıskalamış... 

Adım adım gelişen olaylarla.
Çocuğun hırsı, müteahitin hırsı.

Adım adım gelişir her şey.

Çıkar mücadelesi.
Silah mücadele aracı mı?

Ve gelinen nokta, 

Oğlunun cebine koyduğu tabanca ile, oğlunu vuran adamın katili olmak!

Neyin ne olduğunu anlamayan,
Neyin nelere yol açacağını göremeyen...

"Hareket halindeki cehaletten daha korkunç bir şey yoktur." ( George Bernard Shaw ) 

Hayatı okumak diye de bie şey var!
Çok zor, çok yorucu!!
Dayatılan gerçeklerimizle çelişiyor.
İşe gelmiyor. 
Kaçılan.

Hesapsız düşünce olmaz. 
Her düşüncede evvela niyet!! 
Amaç ne?
Hesap etme, bilme, sorumlu olma.
Sorumsuz adamın düşüncesi olmaz.
Olsa da para etmez.

Düşünceyle aşk yaşanmaz.
Faydalanılır, 
Hayat güzelleşir,
Ya da kötüleşir...
Teknik konu...
Görevini yerine getirmeyen düşünce; Aylak köpek!

Gerek yok.
Hayat uzun, ve bir yerden başlamak lazım.
Hepimiz savrulduk.

"Hatalarla dolu bir hayat, bomboş geçirilmiş bir hayattan çok daha faydalı ve onurludur." ( George Bernard Shaw )

Herkes yaralı, öfkeli...
Ben de farklı değilim...
Kimse olmayı hak ettiği yerde değil.

Olduğu yerle, olacağı, olmayı hak ettiğini düşündüğü yer de aslında çok farklı değil.
Trajik...

"Hayatta iki trajedi vardır. Gönlünüzdekini elde edememek ve elde etmek..." ( George Bernard Shaw )

Ama bu kader değil.
Zamanın çözdüğünü çok gördüm,

Çalışmaya devam...
Çevremize karşı sorumlu olmaya devam...

12 Temmuz 2015 Pazar

Tecrübe...

Doğru şeyi, doğru zamanda, doğru kişi ile tecrübe etmek iyi bir şeydir.
İyi şeylerin doğalarında güzellik vardır.

Ve bir şeyi güzel olarak tecrübe etmek, onu mecburen yanlış yaşamak demektir!

(Son cümle Nietzsche'ye aittir.)

11 Temmuz 2015 Cumartesi

Niyet Okuyucuları

İletişim için ister istemez sosyal medya kullanıyoruz.
Ancak bu araçlar iletişimimizi dolaylı yönlerden etkiliyorlar.

Gönderdiklerimiz ya da aldıklarımız gönderilenler ve alınanlarla sınırlı kalmıyor, kalamıyor.
İletildi bilgileri, görüldü bilgileri, karşımızdaki kişinin çevirim içi olup olmama durumu, vesaire...

Tüm bu bilgiler, istesek de istemesek de iletişim için kullandığımız araçlar tarafından bizlere iletiliyor/dayatılıyor.

Ve bu bilgiler kişilerle olan iletişimimizi etkiliyor hatta çoğu zaman bozuyor.
Gönderdiğimiz ve aldığımız iletilerin içleri boşalıyor.

Durum bilgileri ve bu bilgileri sunan yazılımlar,
Bizleri "Niyet Takipçileri"/"Niyet Okuyucuları" haline getiriyor.


"Update" without "Reply"

"Seni görmezden geldim" demenin sosyal medyacası.

9 Temmuz 2015 Perşembe

Araplara Metro, Hem De Türkler İnşaa Edecek!!


"İstanbul’a yapılan üçüncü havalimanını inşa eden konsorsiyumda yer alan Kolin İnşaat, Suudi Arabistan Mekke metrosunu kazanan konsorsiyumda da yer aldı."
haberin linki...

Nerden nereye; 

Ferrari'den Corvet'ten aşağı inmeyen Arap'lar raylı taşımayla ulaşıma yöneliyorsa, petrolün vadesi doldu dolacak demektir. Yoksa Araplar raylı taşımaya filan sümüklerini atmazlardı.
 
Hey gidi günler hey...

Araç Üreticilerine Duyurulur....


Honda, Japon hava yastığı üreticisi Takata'nın ürünleri nedeniyle araç geri çağırmaya devam ediyor. Japon otomobil üreticisi, yılbaşından bu yana yaptığı geri çağırmalara ek 4,5 milyon araç daha geri çağırdığını açıkladı.
haberin linki...

İşin duygusal tarafı:
"Honda, Takata kaynaklı sorunlar nedeniyle satışlarında da sıkıntı yaşadı ve kazancında geçen yıl yüzde 14 düşüş gördü."

6 Temmuz 2015 Pazartesi

Onun coşkusu

Sorun da bu ya,
Derin bir nefes sonrası,
Tam da aradığın şey
Başkalarının dikkatini dağıtmasına 
izin vermeyen coşkusu.
Ve uğraşsan da başka işlerle aynı zamanda,
Esas ruhuna işleyenin o olması.

ahmettolga

Var edilecek şey ile kurulan ilişki...

Bir şeyin kişi tarafından ortaya tam anlamı ile çıkartılabilmesi, var edilebilmesi, yaratılması için o şeyin henüz yokken yaratıcısınca kavramsal olarak yaşayabiliyor olması gerekir. Var olacak, gerçekleşecek şey yani kişinin yapacağı çalışma sonunda ortaya çıkartacağı şey - bu şey söz ya da yazı olabilir ya da bir performans - her şeyden önce o kimsenin zihninde tüm coşkusu, yeniliği, varlığı, heyecanı ile ortaya çıkabilmeli, karvamsal olarak gerçekleşmelidir.

Üretkenlik sadece teknik, teorik anlayış, ya da mühendisçe yaklaşımlarla anlaşılarak büyük yanılgıya düşülüyor. Parçaları yerine koysanız da, gerektiği gibi birleştirseniz de, teorinin gerektirdiklerini yapsanız da bunu nasıl yaptığınız da çok şey ifade eder, tarzınız diyelim, ya da gerçek olacak şey ile kurduğunuz ilişki. Aslında bu da üretmek ile yaratmak arasındaki ince çizgilerden bir tanesi.

18 Haziran 2015 Perşembe

Vasiyet




“Yarına güvenin. Bugün sizi sıkan şeylerin hepsi yarın geçmiş olacak. Devletinize, demokrasinize, Cumhuriyetinize güvenin. Yılmayın, ümitsizliğe düşmeyin. Sıkıntılar geçecektir”

Süleyman Demirel

"Beyefendi olmadan yaşamak çok güç. Ömrümün sonuna kadarda böyle gidecek. Hep kendisine danışırdım. Her şeyi. Şu an ona danışamamamın eksikliğini yaşıyorum. Çok özledik. Son akşam bile çok iyiydi. Akşam yemeğini bizimle birlikte yedi. Çok iyiydi, sohbet ettik Türkiye gündeminde neler olup bittiğini konuştuk. Ama mukadderat, uykudaydı, bağlı olduğu cihazların bazı parametrelerinin biranda düştüğünü gördük, yoğun bakım doktoru da yanımızdaydı, ama Allah'ın mukadderatı işte müdahale edemiyorsun."

15 Haziran 2015 Pazartesi

4 Haziran 2015 Perşembe

Yüzyılın icadı!


Yüzyıl kesin de bu icadın önemi önceki ve gelecekteki asırlara da uzanır mı, pek kestiremedim. Neyse nasılsa yaşayıp göreceğiz. Ürünün en kısa zamanda raflardaki yerini almasını ve Google'da çalışan Japon mühendisin köşe olmasını temenni ediyorum. 

Ayrıca, Japon mühendisleri de bu derece dünyayı kökünden değiştirecek ürünleri yapmadan önce diğer milletleri de düşünme noktasında daha duyarlı olmaya davet ediyorum. Bu tür devrimci buluşlara hemen adapte olamıyoruz, başımız dönüyor.

3 Haziran 2015 Çarşamba

Fotoğraf hk.

"Bir şeyi güzel halde tecrübe etmek, onu mecburen yanlış yaşamak demektir."

Nietzsche

31 Mayıs 2015 Pazar

30 Mayıs 2015 Cumartesi

The Doll

"Hans Bellmer: The Doll (1987.1100.15)".
In Heilbrunn Timeline of Art History.
New York: The Metropolitan Museum of Art, 2000–.
 http://www.metmuseum.org/toah/works-of-art/1987.1100.15 (November 2013) 


The She-Wolf

Jackson Polloc, The She-Wolf
1943 (230 Kb);
Oil, gouache, and plaster on canvas, 41 7/8 x 67 in;
The Museum of Modern Art, New York

29 Mayıs 2015 Cuma

The Dream We Carry

The Dream We Carry

This is the dream we carry through the world
that something fantastic will happen
that it has to happen
that time will open by itself
that doors shall open by themselves
that the heart will find itself open
that mountain springs will jump up
that the dream will open by itself
that we one early morning
will slip into a harbor
that we have never known.

Olav H. Hauge

sone 10


Sone 10

Yazık! hem kıyasıya harcıyorsun kendini,
Hem gönlün yeltenmiyor hiç kimseyi sevmeye.
Biliyorsun, saymakla bitmez sevenler seni,
Ama besbelli sen aşk duymuyorsun kimseye.
Öldüren bir nefrettir yüreğindeki şeytan:
Hiç umurunda değil kazsan kendi kuyunu,
Çekinmezsin güzelim canevini yıkmaktan
Onarmak olmalıyken asıl amacın onu.
Sen tutum değiştir de cayayım düşüncemden,
Yumuşak bir sevgi koy nefret yerine bir yol;
Göründüğün gibi ol: cömert, sıcak, sevecen;
Hiç değilse kendine yumuşak yürekli ol. 
Aşkım uğruna bir ‘sen’ daha yarat kendine:
Güzellik onda veya sende yaşasın yine.

William Shakespeare

sone 6


Sone 6

Ne yap yap, kurban gitme kışın zalim eline,
Özün arıtılmadan, yaz’ı almasın senden;
Bir şişeye bal akıt, bir yere bir hazine
Sun güzel hazinenden, kendin sona ermeden.
Bu iş haram değildir, tefecilik de değil:
Sevinç verir gönüllü borç ödeyenlerine
Görevin bir başka ‘sen’ yaratmaktır, bunu bil;
İşte on kat mutluluk: on gelir bir yerine.
On kat büyük bir görkem doğar gür benliğinden
Ortaya senin eşin on tane sen çıkar da,
Ölüm, eli böğründe kalırdı göçünce sen
Bırakırdı, yaşardın gelecek kuşaklarda. 
Vazgeç inattan: Öyle güzelsin ki olmasın
Ecel senin fatihin, solucanlar mirasçın.

William Shakespeare

28 Mayıs 2015 Perşembe

sone 73


Sone 73

İşte o mevsimi görebilirsin bende de şimdi:
Tek tük birkaç sarı yaprak ya kalır ya kalmaz,
Soğuktan titreşen o çıplak dallarda hani,
Yuvaları yıkılmış canım kuşların sesi duyulmaz.
İşte alacakaranlık çöküyor benim de üstüme:
Hani ufuklar usul usul solar ya batan günle,
Ve hazırdır artık kapkara örtüsünü germeye,
Her şeyi sarıp mühürleyen, ölümün eşi gece.
İşte gençliğinin külleri üstünde yatan ateşten
Kalma parıltılar yalnız, şu anda bende gördüğün;
O küller ki, bir zamanlar beslediğini şimdi tüketen,
Ağır ağır yok eden ölüm döşeği artık bugün.
İyi bak ve anla bunu, ki sevgin güç kazansın,
Şimdi bil değerimi; yakında beni bulamayacaksın.

William Shakespeare

26 Mayıs 2015


27 Mayıs 2015