6 Temmuz 2012 Cuma

Instagram, Netflix, Pinterest, Heroku



29 Haziran 2012 Cuma akşamı popüler fotoğraf paylaşım uygulaması Instagram'ın da aralarında olduğu bir çok hizmet  değişen sürelerde [1] kesintiye uğradı.

Netflix ve Pinterest cumartesi öğleden sonraya kadar [2] hizmet dışı kalırken,  Instagram 15 saat içerisinde,  Heroku ise 8 saat sonra hizmet verebilir hale geldi [3].  Netflix, bir süreliğine hizmetlerinde kesinti yaşamış olsa da yarım saat gibi kısa bir süre sonra hizmet vermeye başlamıştır. [3]

İlgili hizmetlerde meydana gelen aksaklığa neden olarak cumartesi günü Amerikanın Orta Atlantik Bölgesini etkisi altına alan 13 kisinin olumune ve ABD'nin Doğu yakasinda milyonlarca insanin elektriksiz kalmasına neden olan fırtına gosterilmektedir. [4] [5][2][1]

Uygulamaların yaşamış olduğu hizmet kesintisinin temel ve ortak nedeni,  hizmetlerin altyapılarını sağlayan Amazon Web Servislerinin fırtına dolayısı ile yasadığı aksamadır. [3][2]

Instagram, Netflix, Heroku gibi işletmeler Amazon'un sunmus oldugu bulut bilişim hizmeti olan Amazon Web Services (AWS) müşterilerindendir. Doğu yakasını vuran fırtınalar Kuzey Virginia da yer alan veri merkezlerinde kesintilere neden olmuştur. [6] [2]

Amazon  her ne kadar 9 dakida içerisinde sistemlerini yeniden çalışır hale getirmiş olsa da  AWS müşterilerinin toparlanmasi cok daha uzun surmustur.  [7]

Referanslar:

3 Temmuz 2012 Salı

Soğuk yenir...



"Ezel’in hikayesindeki esas temayı oluşturan “intikam”ın altını iyice çizerek olumlayan, gayrimeşru yollarla da olsa intikam alınmasını bir vicdan meselesi hâline getiren, etik olarak çok sorunlu bir vurguyla sezon finali yaptı."


Orhan Baba yine döktürmüş, yanlış anlaşılmasın sadece Ezel'e dokunan yanını aldım ben, yazının konusu çok farklı, beni ilgilendiren kısım Ezel okuması. 
Evet, kesinlikle benim için de Ezel = İntikam. 
İntikam için yaşayan akıl, kalp ve beden. 
Bütün kurgu intikam üzerindendi, intikamı olanların öyküsüydü Ezel...
Gerçi sonlara doğru senarist işleri toparlayamamıştı, ama olsun. 
Ve Eyşan'ın intihar sahnesini unutmak ne mümkün? 
Kenan ve Eyşan, Kenan'ın aşkını hayata bağlayışı, nasıl mı? 


Tabii ki ona hediye ettiği intikamla!  



Çok acımasız bir dizi idi, hem de çok!

26 Haziran 2012 Salı

Red Ink


Red Ink
 ...
"And is this not our situation till now? We have all the freedoms one wants – the only thing missing is the "red ink": we feel free because we lack the very language to articulate our unfreedom. What this lack of red ink means is that, today, all the main terms we use to designate the present conflict – "war on terror", "democracy and freedom", "human rights", etc – are false terms, mystifying our perception of the situation instead of allowing us to think it."
...
Occupy Wall Street: what is to be done next?

Bir Zamanlar Anadolu'da - Nuri Bilge Ceylan



 ...
"Edebiyata meraklı ve toplumsal meseleler üzerine düşünen her yeni yetmenin amentüsünü tekrarlayıp “yeni bir dil kurmalıyız” demek istemiyorum ve sırf bu inattan artırıyorum; yeni bir insan kurmalıyız ve kimse kendinden başkasını kurma gücüne sahip değil."
...
Bir Zamanlar Anadolu’da Mini Mini Oryantalizmler Vardı

25 Haziran 2012 Pazartesi

Tension


Man Relaxed with Nervous Tension  - Suzanne Marie Leclair

...
Just as Socrates felt that it was necessary to create a tension in the mind so that individuals could rise from the bondage of myths and half-truths to the unfettered realm of creative analysis and objective appraisal
...

Martin Luther Ki ng, J r. Letter fromBirmingham Jail(1963:10)

int to ist

int to ist
Haftasonu kütüphanede çalışırken denk geldiğim İstanbul Odtü Mezunları Derneği afişi, yaratıcı olmuş...

“Bulut Bilişim” Kavramının Türkiye’de Nasıl Anlaşıldığı Üzerine


Özet ve Kapsam

Çalışmanın konusu; Teknoloji ile ilgili olanlarımızın son yıllarda sıkça duymakta olduğu "bulut bilişim" kavramının Türkiye'de ne şekilde anlaşıldığını kavrama ilişkin yazılmış olan Türkçe kaynaklarda geçen tanımlardan faydalanarak anlamaya çalışmaktır. Bu kapsamda elde edilen metinler ve bunların içerdikleri "bulut bilişim" tanımları analiz edilerek kavramın nasıl anlaşılıp anlatıldığı tespit edilmeye çalışılmıştır.

Çalışma; ağırlıklı olarak metin analizi içermesi ve zaman kısıtlarından dolayı ilk planlanandan daha az sayıda içerikten toplanan bilgileri içermektedir, bundan dolayı da "tamamı kapsayan" bir çalışma olmadığı, çalışmaya dair yorumların yer aldığı kısmın da aynı şekilde zaman darlığı nedeni ile daha da genişletilebileceği noktası okuma sırasında aklıda tutulmalıdır.

Yöntem Hakkında

Analiz yöntemi olarak son dönemde gelecek çalışmalarında - özellikle sosyal ve ekonomik sorunlarda - uygulanmakta olan, yapısalcılık sonrası[18] yaklaşımlara dayanan (Causal Layered Analysis) [17] CLA metodu kısmi olarak uygulandı.

Metot; İncelenen metinler içerisinde "bulut bilişim" kavramına ilişkin tanımlamaların nasıl yapıldığını, kavram hakkındaki dünya görüşlerinin neler olduğu ve kavram anlatımı sırasında ne tür mecaz ve benzetimlere başvurulduğunu irdelemek için kullanılmıştır.

Araştırmanın konu olduğu kaynaklar, internette "bulut bilişim" anahtar kelimesi ile yapılan arama sonuçlarından ulaşılan web içeriklerinin oluşmaktadır.

Analiz Çalışması

Kaynakların toplanmasının ardından ön çalışma yapılmış çalışmaya konu olan kaynaklar sınıflandırılarak, metinler içerisinde analize konu olacak kısımlar belirlenmiştir. Bu kısımlar şu şekildedir:

o    Yazı başlıkları
o    Bulut bilişim tanımları
o    Kavram hakkındaki dünya görüşlerinin yer aldığı ifadeler
o    Kavramın mecazi anlatımları

Bulguların Değerlendirilmesi

Çalışma kapsamında içerisinde "bulut bilişim" geçmekte olan on altı adet yazı incelenmiştir. İncelenen yazıların başlıkları, yazılar içerisinde yapılmış olan "bulut bilişim" tanımları, bulut bilişime ilişkin dünya görüşleri ve mecazlar çıkartılarak değerlendirilmiştir. 

Yazı Başlıkları

Yazı Başlıkları Hakkında

On altı adet başlık içerisinden bir tanesi [9] dışındakilerin tümü "bulut bilişim" kavramını içermektedir. Başlıkların altı tanesi doğrudan "bulut bilişim" kavramının  açıklanacağını [1,4,5,6,7,11,15]  düşündürecek şekilde oluşturulmuştur. Mevcut "bulut bilişim" tabanlı son kullanıcı hizmetlerini analiz etmeye [2] dönük bir başlık  yer almaktadır. "Bulut bilişim" hakkında Türkiye'deki yasal düzenlemelere  [13,14] değinen iki adet başlık bulunmaktadır. Dört başlıkta "bulut bilişim"'in geleceği ve olası etkilerine yönelik tahminler [8,12,16] yansıtılacak  şekilde oluşturulmuştur. Başlıklardan bir tanesi "bulut bilisim"'i "yeni bir teknolojik trend" [1], bir diğeri "gözde bir kavram" [4] olarak adlandırmıştır. Başka bir başlık kavramın popüler [5] olduğuna dair bir yargıda bulunmuştur. "Bulut bilişim" teknolojilerinin uygulanması ile edinilmiş olan kazanımlara dikkat çeken [3]  bir  başlık ve "bulut bilişim" kavramının içerdiği teknoloji yönünden mikroişlemcilerle olan ilişkisinin [9,10] işaret edildiği iki başlık bulunmaktadır.

Başlıkların Analizi

"Bulut bilişim" teknolojik bir trend [1] olarak görülerek,  son dönemin gözde kavramlarından bir tanesi [4] olduğu ifade edilmektedir. "Bulut bilişim" ile ilgili olarak  ulusal ve uluslararası yasal düzenlemelerin [13,14] olduğunu anlaşılmakta , sosyo-ekonomik boyutlarının olduğu ve bu yönü ile mevcut yapıları değiştirme/geliştirme yönünün [8,12,16] bulunduğu öğrenilmektedir.

İşletmelerin "bulut bilişim" sayesinde gelirlerini arttırabildiklerini, bir anlamda [3]  "bulut bilişim"'in verimliliğe ilişkin bir boyutunun olduğu anlaşılmaktadır. Gelecek yıllara dönük "bulut bilişim" ve yaratacağı düşünülen sosyo-ekonomik etkilere dair projeksiyonların [8,12,16] yapılmakta olduğu görülmektedir. EMEA bölgesinde hızla yayılmakta olan teknolojik bir trend [16] olmasının yanında, konunun son kullanıcı hizmetlerini [2] içeren uygulamalar, hizmet sağlayıcıları ile ilgili olduğu kadar, veri merkezleri ve mikroişlemci mimarisi  [9,10] ile de ilişkili olduğu anlaşılmaktadır.

Yazılardaki "Bulut Bilişim" Tanımları

Tanımlar Hakkında

İncelenen on altı adet yazının sekizinde "bulut bilişim" kavramına ilişkin tanımlama yer almaktadır. Yazılardan bir tanesinde detaylı olmayacak şekilden teknik bir tanımlamaya[7] yer verilmiş, aynı şekilde bir diğer yazı kavramı hizmet sağlayıcı ve kullanıcı açısından [10] ayırarak tanımlamıştır. Diğer tanımlamalar "bulut bilişim" kavramını, sistemin getireceği yenilik ve değişiklikler örneklendirilerek ve benzetimler kullanılarak yapılmıştır.

Bunların dışında dikkat çekici bir husus, gelecek projeksiyonlarından ve yasal düzenlemelerden bahseden yazıların hiç birisinde "bulut bilişim" kavramına ilişkin bir açıklamanın yer almıyor oluşudur.

Tanımların Analizi

İncelenen tanımlamalardan "bulut bilişim" kavramının  belli başlı 6 tane yaklaşımla anlatıldığı görülmektedir, bunlar yaklaşımlar şunlardır:

a.     Yerelde olan sistem ve içeriğin internete taşınması. [4,5,6,7,10,11,15]
b.     Karmaşıklığı azaltması. [2,10]
c.      Ölçeklenebilir  kaynaklar(alt yapı, uygulamalar,depolama,platform)  [1,10]
d.     Bilişim aygıtları arasında ortak bilgi paylaşımı [7,15]
e.     Yönetim kolaylığı. [2]
f.       Yer ve sistemden bağımsız olmak. [2]

Tanımlamalardan çıkan veriler ışığında; "bulut bilişim" kavramının çoğunluk tarafından, yerel olarak çalışmakta olan  bilişim sistemlerinin ve yine yerel olarak depolanmakta olan verinin internet üzerine taşınması olarak görüldüğü sonucu çıkmaktadır.

Yazıların "bulut bilişim" kavramına ilişkin içerdiği Dünya Görüşleri ve Mecazlar

Dünya Görüşleri ve Mecazlar Hakkında

Çalışmanın bu kısmında incelenen yazıları hazırlayan kişilerin "bulut bilişim" kavramını anlamlandırma sırasında konu hakkında ne tür dünya görüşlerine,  kavramı açıklarken ne tür mecaz ve benzetmelere başvurdukları incelenmiştir.  Bu kısımda ele alınan dünya görüşleri, mecaz ve benzetmeler sadece "bulut bilişim" kavramını ilgilendirenler.

İncelenen yazılar sekizinde "bulut bilişim" kavramının anlatımı sırasında kullanılmış olan dünya görüşü, mecaz ve benzetime rastlanmıştır.

Bir Trend Olarak "bulut bilişim"

Yazıların üçünde "bulut bilişim" teknolojik bir trend olarak anlatılmış, hızla büyüdüğü ve yayıldığını iddia eden bir dünya görüşünün olduğu tespit edilmiştir.

Elektrik Şebekesi Mecazı

Kavram anlatılırken örneklendirmelerden ve mecazlardan yararlanan dört adet yazıya rastlanmış, bunlardan iki tanesi "elektrik şebekesi" mecazı üzerinden yapılmış, ne var ki bir tanesinde "kullandığın kadar öde" mantığı vurgulanırken[2], bir diğeri "kullandığın kadar öde" yaklaşımının yanında "elektrik şebekesi" mecazını, kolay ulaşılan, bakım sorunları en aza indirilmiş "alt yapı hizmeti" [7] olarak kullanmıştır.

Örneklendirmelerden bir tanesi, halihazırda piyasada kullanılan yazılım uygulamalarından bir tanesinin "bulut bilişim" yöntemi ile çalıştırılması durumunda işletme ve bakım konularında ortaya çıkacak maliyet avantajlarından [5] bahsetmiş, diğeri "bulut bilişim"in getireceği "esneklik ve ölçeklendirilebilirliği" anlatmak için hızlı büyüme ve küçülme ihtiyacı olan bir işletmenin bu teknoloji sayesinde karlılığını nasıl artırabileceğini [10] anlatılarak örneklendirmiştir.

Bir yazıda "bulut bilişim" kelimesindeki "bulut" kelimesinin özgürlüğü ifade ettiğinden [15] bahsedilmiştir.

Yorumlar

Kavram tanımlanırken kullanılan mecazlar yeterince açıklayıcı olmadığı gibi oldukça dağınık bir biçimde ifade edilmiştir.

Başlıklar ağırlıklı olarak "bulut bilişim" tanımı yapılacağını işaret edecek şekilde oluşturulmuş olsa da, sonraki aşmada kavram tanımı içeriklerinde bunu destekler nitelikte açıklamanın bulunmadığı görülmüştür.

Genel olarak başlıklarla, kavram tanımlarının vurguladıkları noktalar örtüşmektedir.

Kavram tanımlarından ve başlıklardan yola çıkılarak yapılan incelemede, "bulut bilişim" kavramına ilişkin hakim dünya görüşü, kavramın "teknolojik bir trend" olduğu yönündedir. Ancak bu dünya görüşünü destekler nitelikte bir mecazi anlatıma ya da örneklemeye rastlanmamıştır.

Araştırma sonucunda ortaya çıkan tablo incelendiğinde, kavramın anlatılmasında kullanılan mecaz ve örneklendirmeler ile kavram tanımları arasındaki ilişkinin ciddi anlamda zayıf olduğu görülmektedir. Aynı şekilde mecaz ve örneklemeler ile yazı başlıkları arasındaki ilişki de zayıftır. Bu durumu değerlendirirken sınırlı sayıdaki yazının mecazi anlatım içerdiğini göz ardı etmemek önemlidir, kavram tanımları ve başlıkların mecazi anlatım ile yeterince desteklenmemiş olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Kavram tanımları ile yazı başlıklarının büyük oranda örtüştüğü ve birbirini destekler nitelikte olduğu görülmektedir.

Mecazi anlatımın daha derin düşünsel ve tarihi perspektif üzerinden şekillendiği [17]düşünülecek olursa, anlatımlarda sınırlı olarak kullanılmış olması noktası kabul edilebilir bir durumdur, ancak örneklendirmelerin azlığı büyük ihtimalle sistem seviyesindeki bilgi yetersizliğinden doğmaktadır.

İncelenen metinlerden bir tanesi [7] dışındakilerin kavram hakkında teknik/teknolojik tanım içermiyor oluşları mevcut durumda kavram hakkında sistem seviyesinde bilgi içeren Türkçe kaynakların ciddi anlamda eksik olduğunu düşündürmektedir.

Bir tane yazının kavram tanımını aktörler açısından [10] ele alarak vermiş olması, konunun farklı taraflar için farklı anlamlar taşımakta olduğunun anlaşılması yönünden önemlidir.

Araştırmada ortaya çıkan önemli bir bulgu ise mecaz ve örneklendirmelerin farklı açılardan da olsa özünde kavramın "verimlilik, maliyet düşüşü" gibi ekonomik yönünü işaret ettikleri, ancak başlık ve tanımlarda bu yönün yeteri kadar vurgulanmamış oluşudur. Dahası doğrudan verimlilik vurgusu taşıyan bir başlığı olan yazının [16], kavrama ilişkin tanım vermediği gibi bu tür mecazları ya da örneklendirmeleri içermemesi ayrıca şaşırtıcıdır. 


 Referanslar


[1]"Yeni trend bulut bilişim"
[2]"Bulut Bilişim ve Depolama Servislerinin Detaylı Analiz ve Karşılaştırması"
[3]"HP işortaklarını eğiterek bulut bilişim gelirlerini artırıyor"
[4]"Gözde kavram: Bulut bilişim"
[5]"Bulut Bilişim Neden Bu Kadar Popüler?"
[6]"Bulut Bilişim (Cloud Computing) Nedir?"
[7]"Bulut Bilişim Nedir?" 
[8]"Bulut bilişim sektörü 14 milyon kişiye ek istihdam sağlayacak"
[9]"Veri Merkezleri ve Sunucular"
[10]"Bulut Bilişim Sanal Gerçekliği ve Mikroişlemciler"
[11]"Bulut bilisim hakkında" 
[12]"Bulut bilişim 2015’e kadar 14 milyon yeni iş yaratacak"
[13]"Türkiye, Bulut Bilişim Güvenliğinde Sondan 8'inci" 
[14]"Bulut bilişim için yasal düzenlemelerde 17'inciyiz" 
[15]"Bulutlara Dokunmak"
[16]"Bulut Bilişim EMEA Bölgesi’nde Hızla Gelişiyor"
[17]"Sohail Inayatullah, Causal Layered Analysis"
[18]"Foucault, Genealogy of Knowledge"

9 Haziran 2012 Cumartesi

25 Mayıs 2012 Cuma

Sen de öyle...

Pink Roses - Vicent Van Gogh

Bir şeyler olur seni mutlu eden.
Nedenini çok iyi bilir,
ve
Teşekkür edersin kalbine.
Sana yaptığı güzellik için...

23 Mayıs 2012 Çarşamba

Smoke


Bir iletişim aracı olarak duman. Sistemi inceleyelim;

Çalı-çırpı/Odun: Yakıt/kaynak.
Taşlar: Yapı; ateşin içerisinde yandığı yer.
Kav/Çakmak taşı: Ateşi yakan, kıvılcım sağlayan, tetikleme mekanizması.
Ateş: Çıktı, birincil ürün, ısı, ışık, vb..
Duman: Çıktı, ikincil ürün - mesajı oluşturan imgeleri oluşturan malzeme, iz.
Gökyüzü: Mesajın oluştuğu platform, zemin.
İşletmen: Sistemi işleten kişi.

This Day

La Joie De Vivre - Picasso

"... is worthwhile insofar as we don't know what will be ..." Foucault



20 Mayıs 2012 Pazar

Açık Erişimin Ötesinde



Guardian geçen haftalarda haberi "Results of publicly funded research will be open access" başlığı ile çıktı, alt başlıkta da "New policy announced by David Willetts to make research freely available challenges business models of academic publishers" vugulaması yapmıştı. Konu Hürriyet'te  alt başlıktaki vurgudan işlenmiştir ama ilgili açıklamaları detaylı incelemek faydalıdır.

İngiltere Bilim ve Teknoloji Bakanı David Willetts, 2 yıl içerisinde  kamu kaynakları ile yürütülen araştırmaların açık erişimli dergilerde yayınlanması için çalışmalara başlanacağını belirtmiştir.

Politikanın dayanağı olarak üniversitelerin bilimsel kaynaklara erişmek için ödemek zorunda oldukları dramatik paralar gösterilmiş, kamu kaynakları kullanılarak ortaya çıkartılmış olan çalışmalara kamunun yeniden kaynak aktarmak zorunda kalıyor olduğu çelişkisi vurgulanmıştır.

Yazı dikkatli okunduğunda başlardaki "The £75m fund for small and medium-sized businesses resurrects a similar scheme run by the now-defunct regional development agencies. It will offer companies money to engage in proof-of-concept R&D projects from which new products and services could emerge." ifade bilgilendiricidir. İngiltere küçük ve orta ölçekli işletmeleri desteklemek adına ciddi fonlar ayırmıştır.

Son 10-15 yıllık süreçte dünya çapında internet ve iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmeler insanlar ve toplumlar üzerinde ciddi dönüşümlere neden olmuş, devlet ve işletmeler kendilerini revize etme noktasında politikalar oluşturmuştur.

İlgili süreç birçok işi/iş kolunu dönüştürmüş, yeni teknolojilerin bu alanlara girmesine neden olmuştur. Ayak uyduramayan birçok işletme silindiği gibi, devletler yüzü geleceğe dönük yeni oluşumların/firmaların kurulmalarını sağlayacak destekler vererek geleceğin gerektireceği becerileri kendi toplumlarına edindirme çalışmaları yürütmüştür. Küçük-orta ölçekli isletmenin doğası değişmiş, önceleri  sadece taşeron olarak görülen bu işletmeler sistemin bel kemiğine dönüşmüşlerdir. Bu işletmeler bahsettiğimiz süreç içerisinde iyi eğitim almış- lisans, yüksek lisans, doktora sahibi kişilerin dünyadaki gelişmeleri takip ederek belirledikleri sorunlara çözüm olacak yeni ürünleri bilimsel araştırmalarla destekleyerek hayata geçirmeye çalıştıkları yerler durumundadır. Bilimsel çalışmalardan faydalanabiliyor olmaları bu işletmelerin hayatta kalmaları ve verimli olabilmeleri için kritiktir. Esas konu budur, küçük işletmenin yüklü bedeller ödeyerek bu kaynaklara erişmesini beklemek onları ölüme terk etmekle eşdeğerdir, bu işletmelerin akademi desteği ile bunlara eriştiğini dahi kabul etsek bile, akademiler  de haberde vurgulandığı gibi finansal sıkıntılar çekmektedirler ve devlet bu kaynakları ucuza işletmelere ulaştırmakta kararlı görünmektedir.

Sorunu bu şekilde tanımladıktan sonra sunulan çözüme bakıldığında, çözüm yeterince tatmin edici değildir, şöyle ki; Çözümde vurgulanan parasız yayıncılık tüm dünyaya açık olacak şekilde yapılan yayınlara erişimi gerekli kılmaktadır, ne var ki bu gerekçe olarak sunulmuş olan kamu kaynakları kullanılarak ortaya çıkan yayınların kamuya ücretsiz ulaşmasını sağlasa da aynı zamanda bunun tüm dünyaya da açılmasını gerekli kılacak, bundan ötürü de buna katkısı olmayan ülkelerin de bunlardan yaralanıyor oluşu sağlam eleştiri alacaktır. Diğer sorunsa; yayınların denetlenmesi, uzman/bilirkişi görüşüne tabi tutulması konusudur, bu tür yayınlar sistemdeki muhataplarınca ne kadar ciddiye alınacaktır, ne derece güvenilir bulunacaktır.

İngiltere Bilim ve Teknoloji Bakanlığının 18 aylık çalışma sonucunda ortaya koymuş olduğu model bu sıkıntılara cevaplar vermemekte, sadece açık erişiminin  gerektirdiği kaynağın proje fonlarından karşılanacağını söylemekle yetinmektedir. Bu durum "açık erişim" bahsinin bir değişimden çok bir pazarlık unsuru olarak kullanılıyor olduğunu düşündürmektedir.

Küçük ve orta ölçekli devlet desteklerinin verimliliği sürekli eleştiri konusu olmuştur, son birkaç yıl içerisinde yaşanan ekonomik krizler ülkelerin bu destekleri ciddiyetle gündemlerine almalarına yol açmıştır. Teknoloji geliştirme ya da yenilik konuları kolay konular değildir, çoğu zaman ak ile karanın rahatlıkla birbirine karıştığı olur. İngiltere, Amerika gibi toplumlar geçmişten getirdikleri deneyim ve alt yapılar sayesinde bu politikaları daha profesyonel uygulamaktadır. Bu tür politikalar içerilerinde birden çok hedef barındırmaktadır, mesela;
  1. Yeni işlerin yaratılması 
  2. Ekonominin Canlandırılması
  3. Üretimdeki iş gücünün çağın gerektirdiği yeni becerileri geliştirmesinin sağlanması
  4. Yeni ürün/yöntem/metod/sürecin ortaya çıkması, gibi. 
Buradaki her maddenin kendince içerdiği zorluklar bulunmaktadır, politika bu tür kaygılar taşır. Bunlardan hiç birisini kaygı edinmemiş özel girişimlerin sadece ürün üretme ve satmaya odaklandığı düşünülecek olursa, görece başarılı oluşları destek konularında bizi yanıltabilecek bir çıkarımdır. 

Özetlersek; Konu, başlığın işaret ettiği gibi İngiliz hükümetinin paralı yayıncılığı sürdüren kuruluşlara karşı bir hamlesi olmanın ötesinde geniş kapsamlı politikasıdır, hedef bu yayıncıları bitirmekten çok bunlarla uzlaşma ve bilimsel kaynaklara ucuza erişimin yollarını açma, yayıncı kuruluşlarla üniversitelerin karlı anlaşmalar yapabilmelerini sağlamaktır. Başlık ve alt başlık vurgusu bu çerçeveden  bakıldığında anlam kazanmakta, mesajın yerine ulaştığı görülmektedir. 

Elbetteki Scholarship



NY Times'tan Thomas L.Friedman son yazılarında Arap ülkelerine yaptığı gezilerden ve Arap Baharı sonrası bu ülkelerde yaşanan toplumsal dönüşümlerden bahsetmektedir. 1 Mayıs tarihli yazısında Amerika'nın Mısır'a yapmış olduğu silah ve askeri yardım rakamları ile Lübnan'a yapılmış olan burs ve eğitim yardımlarını karşılaştırmış ve Amerika'nın Mısır ve Arap ülkelerine yaptığı yardımlarda artık eğitim ve burs türünde yardımlara - insana yönelik olan yardımlar diyelim bunlara - ağırlık vermesi gerektiğinin altını çizmiş.

Mısır ve Amerika ilişkileri uzun yıllara dayanmaktadır. Mısır Amerikadan ciddi miktarlarda silah ve askeri destek alan ülkelerden bir tanesidir. Askeri destekler daha çok Amerikan üretimi silah, araç ve gereçlerinin temini şeklinde olmaktadır, ilgili yardımın harcanacağı yerler ön koşulludur. Askeri yardımlar - kredi diyelim bunlara - ve bunlar üzerinden yapılan satışlar Amerikan silah sanayi vasıtası ile ciddi gelir olarak Amerikaya döndüğü gibi, sonrasında bakım modernize gibi Askeri sanayinin çarklarını çeviren ciddi kalemler içerir.

Bunun yanında Amerika, Mısır hava sahasını kullanma yetkisine sahip olduğu gibi, Amerika bandralı gemilerin Süveyş kanalını kullanmaları konusunda ciddi imtiyazlar da Mısır tarafından kendisine verilmiştir. Ötesinde Mübarek döneminde Mısır-İsrail ilişkileri oldukça iyidir ve Mısır İsrail'in  Ortadoğu'da önemli müttefiklerinden birisidir. 

Her ne kadar Friedman yazısında Askeri ve silah alımına yönelik yardımlardan çok eğitimsel yardımlara ağırlık verilmesi gerektigini vurguluyor olsa da Mısır - Mısır yönetimi - önemli bir müttefik olmak zorundadır ve yönetim değişmiş olsa da yardımların kesilmesinin söz konusu olacağını sanmıyorum. 

Amerikanın müttefik olduğu Arap ülkelerine sadece silah yardımı ile sınırlı yardımlar yaptığını düşünen birisi degilim, ne var ki sosyal alanda yapılacak yardımların sadece Amerika'nın isteği ile olması da oldukça zor. Bu tür yardımlar doğrudan ve dolaylı olarak sosyal yapıyı ve yönetimi ilgilendiriyor olduğundan ötürü yardım yapacak ülkelerin yardım konusunda yönetimin desteğini alması gerekir, dikta yöentimleri de bu konulara pek sıcak bakmazlar. Askeri yardımlarda böyle bir sıkıntı yoktur, çünkü yardım harcamaları yönetim ile ciddi bir kazan-kazan prensibine dayanır - bu yardımlar temelinde Mısır yönetimine yapılmaktadır yani  hükümetin doğrudan işine yarar - bundandır ki ilgili yardımlar ister istemez liste başıdır.

Eğitimsel ve sosyal yardımların yapılarına bakacak olursak, bu yardımlar doğaları gereği belirli gruplara ve kişilere odaklı, dağınık ve doğrudan geri dönüşün uzun vadede olduğu yardımlardır. Yardım ve yapılan yardımlardan, yardım yapan ülkenin sağladığı faydaların ölçülmesi oldukça zor bir süreçtir, geri dönüşün nasıl, ne seviyede, ne kadar sürede olacağının hesaplanması zordur. Neticede askeri yardımlar sosyal yardımlara nazaran daha ölçülebilir reel bir doğaya sahiptir.  

Arap baharı sonrası değişimin olduğu ülkelerle diğer ülkelerin ilişkilerinin yeniden şekillenmekte olduğu şüphe götürmez. Daha önceki yazımda belirttiğim Mısır-İsrail sürtüşmesi buna örnek gösterilebilir, ilişkiler yeniden düzenlenirken  yardım miktarları azaltılarak daha fazla taviz alınmaya çalışılıyor olması, ya da ilerleyen dönemde  yapılması planlanan yardımların ne miktarda ve ne türde olacağı hakkındaki tartışmalar ilgili gerilimin nedenlerinden bazıları olabilir. 

Friedman'ın yazısına yeniden dönelim, Friedman yazısında her ne kadar bu iki yardımı karşılaştırarak, Amerikanın ilerleyen dönemlerdeki uluslararası politikalarında PR noktasında ciddi doğrudan etkileri olacağını düşündüğü sosyal yardımlara ağırlık verilmesi gerektiğini söylemiş olsa da iki konunun birbirinin yerini alamaz. Ne var ki eğitim ve burs gibi konulardaki - daha genel anlamı ile demoratikleşme ve şeffaflık konularındaki - yardımlar da yeni Mısır hükümeti ile anlaşmanın eskisi kadar zor olmayacağını öngörülür. Bunun nedeni de, Arap Baharı sonrasında  bölge halklarının bu tür konulara daha sıcak bakıyor olmaları ve yeni hükümetin buna tepkisiz kalmasının zor oluşudur. 

Bahsettiğim şeyi netleştirmem gerekirse, Arap Baharı ile Mübarek yönetimi gitmiştir, ne va ki iç içe geçmiş şekilde birçok tepki/istek/beklenti de açığa çıkmıştır. Toplum yaşamına ve kendine dair daha fazla iyileşme ve gelişme istemenin yanında ülkelerinin de bağımsızlığına önem vermektedirler. Halkın tepkisi Mübarek hükümetinin değişmesinde doğrudan görülmekte ama dolaylı olarak da diğer ülkelerin bu ülkelerle olan ilişkilerindeki yaklaşımın değişimlerinde de hissedilmektedir. 

Konuyu Arap toplumlarının nasıl gördüğü önemlidir, Arap toplumunun olayı sadece bireysel özgürlükler açsından gördüğünü düşünmemekle birlikte bireysel özgürlükler ve yapısal sorunların ilişkili olduğunun farkında olduklarını ama ülkesel bağımsızlığın bireysel özgürlüklerden önde geldiğini düşünüyorum. 

Yeni yönetimin daha önceden görmezden gelinmiş olan birçok sosyal ve ekonomik boşluğu doldurmaya çalışması da gerekeceği gibi önceki yönetimin gibi diğer ülkelerle sadece hükümetler arasında olan bir müttefiklik ile ülkesini yönetme lüksü de yoktur bu ortamda.


13 Mayıs 2012 Pazar

Open Access


İngiltere'de üniversiteler ve bilimden sorumlu bakan David Willetts, kısa süre önce kamu kaynaklarıyla desteklenen bilimsel araştırmalardan ortaya çıkan bilimsel yayınların artık ücretsiz bir şekilde erişilebilir olması gerektiğini ve ülke genelinde buna yönelik çalışmalar yapmaya başladıklarını belirtti.

Bakan, bu politik karara gerekçe olarak prestijli üniversitelerden birisi olan Harward'ın artık bilimsel yayınlara ödediği para ile baş edemediğini belirtmiş ve astronomik rakamların ödendiğinden yakınmış her yıl.

Haberde kendi kitabını yazarken karşılaştığı zorlukların da altını çizmesi benim için ayrıca anlamlı, bunu belirtmeden geçmek istemem...

logo: Open access logo, Public Library of Science

10 Mayıs 2012 Perşembe

Dancing girl



Radikal haber yapmış... küçük ressamdan bir boyama iliştirerek notumuzu düşelim.
Kendisinin çalışmalarını merak ve zevkle takipteyiz. Çalışmaları, insanın gelişimi süresince çizgi, şekil, renk, anlam gibi kavramların nasıl öğrenildiği, becerilerin nasıl şekillendiği açısından da önemli olacak benim için...


image: Aelita Andre Dancing Girl

6 Mayıs 2012 Pazar

2b r nt 2b

İngiltere'deki bir kolej öğrencisi olan Alex Edwards Shakespeare'in ünlü Romeo and Julyet'indeki 2.oyunun 2.sahnesini kısaltmalar kullanarak yeniden yazmış. Haberde bahsi geçen metne ulaşamadım ama oldukça ilginç bir şeyin ortaya çıkmış olacağını düşünüyorum.
Alex, çalışmayı ingilizcenin bozuluyor oluşuna bir tepki olarak yaptığını belirtirken, metni okuyan arkadaşları, kısaltmalarla yazılmış metni anlamanın çok daha zor hale geldiğinden yakınmış ve orjinal metnin daha anlaşılır olduğunu ifade etmişler.

5 Mayıs 2012 Cumartesi

Tüketim mi yoksa yöntem mi?


Post Structuralism sunumu sırasında kültür kodları kavramı üzerinde tartışırken ilginç çıkarımlar sağlayacak konuşmalarımız oldu, bunlardan bahsetmek istiyorum.

Kültür kodlarının nasıl oluştuğu, dönüştüğü, bireyi ne yönde etkilediği konusu daha geniş ölçekli bir yazının konusu olabilir,  bu yazıda ders sırasında aklımıza gelen örnekleri daha detaylı incelemeye , bu örneklerden birbirine benzerlik gösteren iki örneği kapsamlı inceleyerek anlamaya çalışacağım.

Öncelikle örneklerimizin neler olduğuna bakalım...

İlk örneğimiz Coca-cola Zero.
Bahsi geçen örnekte Zero'nun, light cola içmek isteyen erkekler için bir pazarlama yöntemi olduğundan bahsedilmiştir. Bu durum bizim örneğin anlatımındaki varsayımdır.  Ürünün tarihçesi hakkında kapsamlı bir bilgi edinmedim ve ürünün tamamen bu amaçla oluşturulup oluşturulmadığını da bilmiyorum ama bu yazınının amacı göz önüne alınırsa bunun çok da önemli olmadığı görülecektir, çünkü amacımız Coca Cola'nın neden Zero diye bir ürün çıkarttığından çok, karşılaştırılan ürünlerdeki değişikliklerin neler olduğu ve bu değişikliklere verilen tepkilerin nelerden kaynaklandığıdır.  Yine bir varsayım olarak, Coca-Cola'nın Zero ile 'light' kolayı, erkek müşterilerine satmakta başarılı olmuş olduğunu da önden kabul etmiş oluyoruz.

İkinci örneğimiz ise;  Amerika'da daha çok zencilerden oluşan nüfus ile ilişkilendirilmiş olan sigara paketinin asıl açılması gereken yerden değil de, alt tarafından açılarak sigaraların çıkartıyor oluşundan  esinlenen bir üretici firmanın alttan açılan paketlerde sigara üretmesi, ne var ki bu ürünün pazarda başarısız olması, hatta zenciliği çağrıştırmasından dolayı  ayrıca da tepki görmesi konusu. Aynı şekilde bu anlatının da doğruluğu bizim için ön kabuldür.   

İlk bakışta iki örnek arasında benzerlikler göze çarpsa da, kültür kodları üzerinden geliştirilen ürünlerin başarısı ya da başarısızlığı konusunda bizlere net bir bilgi sunmamakta, yanıltıcı olabilmektedir.


Yapacağımız şey; Yukarıda anlatılmış/aktarılmış olan iki anlatıyı - gerçeklik de diyebiliriz -olabildiğince açarak ne tür çıkarımlara ulaşabileceğimizi görmektir...


İki üründe de paketler değiştirilmiş, içerikler aynı tutulmuş ve bunun üzerinden yeni ürünler oluşturulmuştur. Ne var ki ürünlere verilen tüketici tepkisi çok farklı olmuştur...

Zero'nun geliştirilmesinin, bu şeklide bir paketleme/pazarlama yaklaşımına gidilmesinin altındaki nedenlere bakalım.

Coca-Cola Light daha çok kadınlar ile ilişkilendirilmiş bir üründür ve erkekler her ne kadar 'light'- kalorisi düşük içecek, kola - tüketmek istiyor olsalar da, 'light' kelimesinin üzerinden tanımlanmış olan kültürel kodların arasına sıkışmış olmalarından dolayı bunu ifade edememekte , kendilerini feminen hissetmekten ya da feminen bir imaj çizmekten çekindikleri için de ürünü yeterince tüketmemektedirler.

Erkeklerin, kolanın light içeriği (kalorisiz, saglıklı, vb...) ile sıkıntıları olmadığı ama pazarlama/paketleme gibi hususlardan ve bunların oluşturduğu sosyal imajdan ötürü ürünle aralarına mesafe koyduklarını görmek zor değil.

Zero'nun hedefi erkek müşterilere 'light' ürün olarak ulaşmaksa ve bunda başarılı olmuş ise üstteki anlatımdan çıkarımlarımızı maddeleştirebiliriz, şöyle ki:

  1. İçeceğin içeriği tüketici tarafından isteniyor ve kabul ediliyor, erkek müşterilerin içecek içeriği ile herhangi bir sıkıntısı bulunmuyor.
  2. Coca-Cola Light'ın oluşturuluş olan algısı ile erkek tüketicilerin problemleri bulunmaktadır, ürün ile birlikte anılmayı erkeklik imajlarını aşındıracak bir şey olarak görmektedirler.
  3. Paketleme/pazarlama değiştirildiğinde ve içerik aynı kaldığında  sorun büyük ölçüde ortadan kalkmıştır. 
  4. Yeni ürün tüketicinin algısındaki ürüne olan mesafeli duruşunu aşmaya yönelik oluşturulmuştur, nedenler anlaşılmış temel sorunlar belirlenmiş, net bir hedefe yönelik ürün oluşturulmuştur.

Geçelim diğer örneğe…

Bu örnekte sigara paketinin farklı bir yöntem ile açılması söz konusudur. Sigara paketi üzerindeki kullanıcı deformasyonu, bu deformasyon üzerinden oluşturulan bir kültür kodu/kimlik öğesi bulunmaktadır. Kullanıcıların bu tavrından yola çıkarak yeni bir paket tasarlayan işletmenin başarısızlığı söz konusudur.

Anlaşılacağı gibi kullanıcıların içerikle - sigara - bir sorunu bulunmamaktadır, Zero örneğinde de durum aynıdır.

Ne var ki bu örnekte bir kısım kullanıcının ürün tüketiminden kaçması ya da kendilerini bir sigarayı kullanmaktan iten bir durumda da söz konusu değildir. Bu nokta, örneğin diğer örneğimizden ciddi anlamda ayrıldığı noktalardan bir tanesidir. Kullanıcıların pazarlamasından/paketlenmesinden ötürü bir ürüne soğuk davrandığını gösteren bir anlatı yoktur elimizde.

Kişiler sigara paketini açmaları gereken yerinden değil de başka bir yerden açarak içmek istemektedirler. Kendilerine ait olan bir ürünü üreticinin tüketici için çizdiği çerçeve içerisinde tüketmek/kullanmak istememekte, kendilerince kullanmaktadırlar. Bu yaklaşım benim aklıma kabadayıların ayakkabıları topuklarına basarak giymeleri, ya da uzun kollu gömleğin kollarının kıvrılarak kısa kollu bir şekilde giyilmesi gibi örnekleri getiriyor.


Sorun; daha çok ürünün tüketilme/kullanılma yöntemine dönük durmaktadır.

Kişi aldığı sigaraya kimliği ile iliştirdiği - ya da başka bir nedenden ötürü- bir deformasyon vererek tüketmektedir. Sigara değişebilir ama bu tarz her sigara paketine uygulanabilir. Fakat buradan yola çıkarak tüketici bu şekilde bir ürün istiyor çıkarımını yapmak işletmeyi yanıltmış olan düşüncedir. Halbuki tüketici bu şekilde deforme edebileceği bir ürün istemektedir, kendisi yerine ürünü deforme etmiş bir üretici değil.


Özetlersek; ilk örnekte üretici kendi yarattığı ürünün ortaya çıkartmış olduğu eğilimleri yeni bir ürün yaratarak değiştirmeye çalışan bir firma söz konusu iken, ikinci örnekte kullanıcıların bir ürüne davranışlarından, kullanma yöntemlerinden esinlenerek yeni ürün yaratmaya çalışmış bir firma vardır.

Notlar:

Karşılaştırmadaki eksiklerimizden bir tanesi de, sigara örneğinde eski ve yeni ürünün pazarlanması hakkında bilgi sahibi olmayışımızdır.


Deformasyona dayalı tüketim yönteminin uygulanamadığı bir sigara paketi - kutu şeklindeki paketler, bu örnekteki müşterileri kaybetme tehlikesi taşır.


Kabadayıların ayakkabıların topuklarına basma konusunu açmak istiyorum. Belki topuğa basılı bir ayakkabı üretilmiştir de tutmamış günümüze de gelememiştir.Ama  zamanında üretilse bile bu ürünün kabadayılar tarafından yine tutulmayacağı  söylenebilir. Çünkü kişi kendisi için bir ayakkabı seçtikten sonra ona kendi kişiliğini tamamlayıcı olduğunu düşündüğü bir biçimi vermektedir topuğuna basarak, verilen biçim imaja yönelik sembolik bir anlam taşımakta ve topluma yönelik de bir mesaj içermektedir. Ayakkabı seçimi ise kalite, kullanışlılık, renk,  ayağa uygunluk gibi başka parametreler taşımaktadır.

Yazıyı oluştururken çoktandır rastlamadığımız, Uğur Yücel'in oynadığı Zero reklamı aklıma geldi, hatırlayanlar olacaktır: Mafya vari bir tonda Kadir Çöpdemir'e yumuşak tonlarda yaptırılan konuşmalar - bir kartondan okuması emrediliyordu, erkeklik ve light'lık üzerine açıktan göndermeler içermekte ve bu iki kavramın karşıtlığını vurgulamaktadır(structuralizm). Reklamda oynatılan kişiler, bu kişilerin toplumdaki imajları, konuşmalar, diyalogların sırası, kişilerin kurgu içerisindeki yerleri, kişilerin ürün ile olan ilişkileri- ürünü sahiplenme, ürünle yeni tanışma, vb... -, tavırlar, mekan gibi ögeler ayrıca önemlidir.

Light kelimesi  - ilk kimin tarafından kullandığını ve imgesinin kim tarafından oluşturulduğunu bilmemekle birlikte - algı dünyamızda  düşük kalorili beslenmeye önem veren, kilo alma ve sağlıklı olma kaygısı taşıyan feminen bir imgeye işaret edecek şekilde oluşturulduğunu ve yaşatıldığını görmek mümkündür. Coca-cola bu imgeyi kullandığı gibi aynı zamanda beslemekte ve yaşatmaktadır da…


Piyasada 'light' imgesini kullanan bir çok ürün olduğu görülebilir. İmge akıllarımızda oluşmuştur, kullanılmaktadır.


Zero örneği; Tüketicinin ürün imgesi ile olan ilişkisinde yaşadığı sıkıntıların anlaşılması sonrasında, bu imgenin ve imge üzerinden oluşan algının yeniden yaratılması konusudur. Dikkat edilecek olursa ürünün gerçekliğini işaret eden olgu üründen erkekleri uzaklaştırabilecek kadar derin ve güçlü vurgular içerecek şekilde evrilmiştir. Bu durum bir hatadan dolayı mı yoksa bilerek mi ortaya çıkmış olduğu ayrıca önemli bir sorudur.


Ürünlerin içerdiği imgeler ve tüketicilerin bu imgelerle olan ilişkilerinde yaşadığı sıkıntı ya da mutluluk, iyi anlaşılması gereken ciddi bir konudur. 

Yeni ürünlerin oluşmasına yönelik üreticilerin motivasyonlarını nelerin belirlediği, hatta işletmelerin ne tür ciddi hatalar yapabileceğine ilişkin önemli bilgilere ulaşmış olduğumuz söylenebilir.


image -  pavement chalk artist Julian Beever